29 Nisan 2013 Pazartesi

Masal

Öksüz kalmış iki kardeş gibiyiz; birbirimizden başka kimsemiz yokmuş gibi.

Olanlar bitenler sonunda birbirimize güvenemez olmuşuz ama yanında olmak söz konusu olunca da en çok birbirimize güvenmişiz.
En çok birbirimizi kırmışız ama en çok da birbirimiz için kalp kırmışız.
Güzel günleri zehir edecek kadar bilenmişiz ama bütün o kavganın içinde, hasta yatağının başında yine biz bekleyip kovalamışız kabusları.

Hepsinin de ötesinde, sesimiz hiç karşılıksız kalmamış.

"Bitti" diyeli çok olmuş bir hikaye bu.
Bittiğinden beri bir masalı zamansız yaşıyoruz:
Bir varmışız, bir yokmuşuz.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Cumartesi Gecesi Ateşi

18 yaşındaydım; pavyondaydım; ortaya üç katlı, alevli, karışık  bir meyve tabağı geldi. Şarkıcı ise istek yaptığımız Kum Gibi'yi söylüyordu.

Hani bazen bir yere gidersiniz veya götürülürsünüz de "Benim burada ne işim var?" diye çın çın çınlar ya kulaklarınız; işte bu bana oldukça sık oluyor.
Arkadaş hatrı var diye sorgulamadan kabul ettiğim davetler benim için artık olağan. Yine de bir tanesi var ki zaman zaman on yıl öncesinden kopup geliyor ve ben yine o andaymışcasına "Benim burada ne işim var?" diye soruyorum.

Üniversitede ilk senem, hatta daha üçüncü ayım. O sıralar yurtta kalıyorum. Oda arkadaşlarım arasında halihazırda bir yıldır İstanbul'da olan, tıp fakültesinde okuyan, zehir gibi zeki, muhabbeti tatlı biri var. Kendisinin ders çalışmakla pek alakası olmadığı için aklımıza estiği an çıkıp çıkıp geziyoruz.