3 Aralık 2011 Cumartesi

Aile Boyu

"...hiçbir işe yaramayan boktan aileniz dağılıp da yarrak gibi ortada kalacaksınız diye ödünüz patlıyor."

"Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi"ni izledim. Bu repliğin geçtiği sahnede içim ferahladı da bir "ohh" çektim.

Kendi çekirdek ailem ile bir sorunum yok fakat babamın ailesi ile -babamın haberi olmasa da- sorunum var; aslında benim birçok kişinin ailesi ile sorunum var. Hepsinden önce, benim "aile" kavramı ile sorunum var.
İşte bu film, "aile kutsaldır"ın arkasına saklanan insanlara ait aile kavramının ne kadar bencilce; ne kadar riyakar olduğunu anlatıyor.
Hem de herkesin anlayabileceği bir şekilde.
Kaç kişi anlamak ister, kaçının işine gelir; orası muamma.

Şimdi ben, kendi bokunun içinde debelenen "aile kutsaldır"cılara, bu alıntıyı kullanıp nasıl ortada kalacaklarını anlatan o kelimeyi tıpkı filmdeki gibi "r"lere bastırarak söylemek istiyorum.

14 Kasım 2011 Pazartesi

Madafaka



Orospu çocukluğunun dili, dini, ırkı olmadığı gibi annesi de yoktur.
"Eğitim annede başlar", "Bir çocuk nasıl yetiştirildiyse öyle gider" fakat şu da bir gerçek ki kimi çocuklar ayrık otu gibidirler; onlar yetiştiril-e-mez, sadece sevimsizce büyür giderler.
Bu durum, birden fazla çocuk sahibi ailelerdeki kardeşler ve hatta ikizler arası farkla da açıkça desteklenmektedir.
İlla anneye bir kabahat yüklenecekse de ilk çocuk acemilige, küçük çocuk şımartılmasına verilir ama bu durum da bir insanın "kötü" olmasını annesinin -muhtemel- mesleği ile ilişkilendirmemiz için yeterli bir argüman değildir.

Demem odur ki, orospu çocuğu hakareti anneyi kapsamaz; gereksizce celallenip hava yaratmaya gerek yoktur.
Kaldı ki sen, kendine edilen küfürü dahi annene yüklediğin için o küfürü yemeyi haketmiş bir zavallısındır.

O zaman, Hank Moody'den gelsin: Buyurun, tıklayınız.

28 Nisan 2011 Perşembe

Ama Arkadaşlar... (II)

Bel ağrısı üstüne:

- Keh keh, sevgilin mi incitti belini?
+ Yok. O, karıncayı siker belini incitmez.

*******

2 Mart 2011 Çarşamba

Yanayım Yanayım Ateşlerde Yanayım

Hazır kardeş demişken oradan doğru yol alayım. Hem de böylece geçen gün hatırladığım olayı da unutmamış olurum.

Onbeş yaş civarlarındaydık, sıkıntıdan ne yapacağımızı şaşırdığımız bir yaz günüydü. Ne aylak bakkal usülü takılacak kadar taşaklı, ne de bir baltayla münasebet kuracak kadar saptık.
Biraz tenis masası başında, biraz sokakta derken mesaimize evde devam etmeye karar verdik. Eve gittiğimizi gören canım (!) kardeşim -ki tahminen 7 yaşlarında o sırada- çok şaşırtıcı bir şey yaparak peşimizden geldi.

17 Şubat 2011 Perşembe

Kardeş Ayağı Göt Ayağı

Aramızda sekiz yaş fark olması yüzünden kardeşimle ilişkim yürümeyi öğrenmesi ile sekteye uğramıştı.

Pıtır pıtır kıçımın dibinde dolanan, etrafı dağıtan ve eşyaları karıştıran bu üst düzey cazgır, birkaç ay önce en pis davranışı gaz çıkarmak ve altına sıçmak olan bebe olamazdı.

Vaziyet bu olunca yıllar süren bir duraklama dönemine girdi ilişkimiz. O, beni delirtti; ben de tekme-tokat dalamadığım için psikolojisinde tahribata yönelik bazı hoş olmayan davranışlarda bulundum.

31 Ocak 2011 Pazartesi

Beni Bir Sen Anladın

- Anne, bugün patronla konuştuk. Özet geçmem gerekirse işi bıraktım. Önce ben şöyle dedim, derken bıdı bıdı bıdı... Sonra o da vır vır vır, ben de dedim ki "Bu paraya çalışmamın anlamı yok."
+ Tavrını koy kızım.
- Anne işi bıraktım diyorum. Daha nereye koyayım?
+ Tamam işte tavrını koy...
- Anne nereye koyayım?
(İç ses: Ortalığın .mına koydum, daha nereye koyayım?)

19 Ocak 2011 Çarşamba

İntikam Sarmısaklı Yenen Bir Yemektir

Tatlı dilin yılan üstündeki etkisini bilmem ama beni etkilediği kesin.

Bir şey istenildiğinde "istek"ten çok "isteme şekli" ile ilgilenen biri olduğum için iki kelime ile kul-köpek olabildiğim gibi suya düşme pahasına inatlaşan bir keçiye de dönebilirim.

Bu konuda şuursuz bir takıntım ve kontrol edemediğim bir inadım olduğu için mantıyı sarmısaklı yoğurt ile yemek istemeyen sevgili sevgilimin teklifini uzlaşmacı değil de kendine yönlü de bulabilirim.

İnadımdan mantı yemeyi reddedip eve giderken bol sarmısaklı işkembe de içebilirim.

Sonunda eve gidip O'nu öptüğümde içten içe kendi zaferimi kutlayacak kadar çocuk da olabilirim.

7 Ocak 2011 Cuma

Dünya Bana Güzel

Sıfat bulmak yerine sıfatına tüküreyim demeyi tercih edeceğim patron yüzünden gitmek istiyorum.
Memleketime gidip en azından kışı daha az üşüyerek geçirip dinlenmek gitgide daha cazip geliyor.
Sevdiğim adamı düşünüyorum. Gitmek imkansız geliyor.
Sevdiğim adamı düşünüyorum. Aslında umrunda olmayacağı aklıma geliyor.
Umrunda olmayan biri yüzünden bu derdi çekmeye değer mi diye düşünüyorum. Cevap belli olsa da dilim varmıyor.

Düşündüklerim bir yana, düşünmemi dahi engelleyen diş ağrısı yüzünden 5 aydır beklenen yolculuğa çıkacak olmama bile sevinemiyorum. Sevinmek istiyorum ama bırak sevinmeyi, sevinmeyi istemeye halim yok. Hem zaten yarım gidiyorum: O yok.

Baba ocağı, ana kucağı fikri gitgide sabitleniyor.
Hem biliyorum ki; O evde benim dişim ağrımaz.