30 Mayıs 2010 Pazar

Vebali Boynuma

Biz onbeş yaşlarındayken bir arkadaşım her saç kestirişinden sonra "Kadın gibi oldum" diye ağlayarak dönerdi eve. Aslında sorun hiçbir zaman saç kesiminde olmazdı. Olay olan kuaförün her kesimden sonra kabarta kabarta düğün teyzesi fönü çekmesiydi.
Sonuç olarak, arkadaşım saçını yıkayıp da olması gerekene çevirene kadar zırlar sonrasında da "Çok güzel kesiyor bunlar, sen de oraya git bak." diye reklam yapmaya başlardı. İşin acıklı tarafı ise adeta bir "Drama Queen" olan balık hafızalı bu vatandaşın bize bir yıl içinde 4-5 defa aynı döngüyü yaşatmış olmasıydı.

Son ayrılığım sırasında zırıl zırıl ağlarken yeminimi bozup yazmaya başladım.
O sırada farkettim ki ben zamanında sırf o alışkanlık denen meret yüzünden iki gün sonra unutacağım insanlar için bile üzülmüşüm. Kimi zaman ayrılığı isteyen ben olsam bile ardından üzülmediğim bir Allah'ın kulu bile olmamış.

Zamanında yazdığım o yazıdan alıntıyla:
"Bazı sevgililerimle ayrılmak tırnağımı kesmek gibiydi; kesilen yerde hafif bir pürüz olmasa farkına bile varmazdım yokluğunun, can acısı desen hissetmedim bile...
Bir kısmı ise arkadaşımı iki günlük bunalımlara sürükleyen o kötü saç kesimi gibiydi; yine hissetmedim fakat -kısa bir süre de olsa- alışana kadar saçın o hali rahatsız etti beni.
Şimdi ise kolum kesilmiş gibi; acısı taze, ağrı kesiciler ise faydasız. İşin kötüsü kolum oradaymış gibi hissediyorum. Atılan elmayı yakalayacağımı zannederken elma kafamda parçalanıyor. Eskiden sevdiğim birçok şeyden zevk alamadığım gibi zarar görmekten korkanlara özgü o sakınmayla "belki" dediklerimi de yapamıyorum.
Protez kolumla "-mış" gibi yaparak sokaklarda dolanıyorum. Ancak kafama bir elma daha düştüğünde masaldan uyanıp hatırlıyorum "-mış" olduğunu. En çok özlediğim ise kolumu kafamın altına alıp uyumak."

İşin güzelliği bunu yazdıktan kısa bir süre sonra toparlanmam oldu. Gerçi bu sefer de "O kadar vaktini, emeğini verdiğin adama anca bu kadar üzüldün. Madem sevmiyordun ne diye katlandın bu mala?" diye hayıflandım. Özetle, alışkanlığın perdesi gözümden kalkınca, O'nu anca "saç kesimi" kategorisine ekleyebildim.
Her kuaför seansından sonra alıştığını göremediği için iki gün ağlamayı adet edinen arkadaşım ise yaklaşık on yıldır saçını kendi kesiyor. Eğer evlenmeyeceğim fikrine ailemi alıştırırsam, bu taktiği uygulayıp karşıma çıkan kim olursa olsun terketmeyi düşünüyorum. Ee ne demişler "yılanın başını küçükken ezeceksin."

Hiç yorum yok: