30 Mayıs 2010 Pazar

Vebali Boynuma

Biz onbeş yaşlarındayken bir arkadaşım her saç kestirişinden sonra "Kadın gibi oldum" diye ağlayarak dönerdi eve. Aslında sorun hiçbir zaman saç kesiminde olmazdı. Olay olan kuaförün her kesimden sonra kabarta kabarta düğün teyzesi fönü çekmesiydi.
Sonuç olarak, arkadaşım saçını yıkayıp da olması gerekene çevirene kadar zırlar sonrasında da "Çok güzel kesiyor bunlar, sen de oraya git bak." diye reklam yapmaya başlardı. İşin acıklı tarafı ise adeta bir "Drama Queen" olan balık hafızalı bu vatandaşın bize bir yıl içinde 4-5 defa aynı döngüyü yaşatmış olmasıydı.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Şiddete Meyyalim Vallahi Dertten

Hayalgücümü inanılmaz derecede geliştiren bir mahallede oturuyorum.
Öyle bir mahalle ki Cihangir'de san'atçılarla bohem hayatı sürseniz, bir sahil kasabasında inzivaya çekilseniz ya da boynunuza fular taksanız dahi hayalgücünüz böylesine gelişemez.
Tabii bu biraz da benim yapımla alakalı olsa gerek. Bendeniz "götü sıkışınca daha yaratıcı olabilen"gillerdenim. Hani iş başvurusu yaparken özgeçmişe iliştirdiğimiz ön yazıda "Baskı altında daha verimli olurum." cümlesi var ya aynen öyle.

25 Mayıs 2010 Salı

Kavanoz Dipli Dünya

Söylemesi ayıp; kendi işini kendi görebilen, az-biraz el becerisine sahip, püf noktalarla ilgili akıl da yürütebilen bir insan evladıyım. Hal böyleyken "erkek işi" olarak görülen bir sürü işin de altından kalkabiliyorum. Tabii zamanında babamın beni yaptığı her işte çırak olarak kullanmasının da payı var bunda. Mesela sekiz yaşındayken gücüm yetmese de araba lastiği değiştirmenin inceliklerini biliyordum, şimdi bırak değiştirmeyi krikoyu nasıl yerleştireceğimi bilmem o ayrı.

Bir gün eve erken geldim. Fırsat bu fırsat erkek arkadaşıma yemek hazırlayayım dedim. Ben mutfakta yemek kokuları arasında "kadın ve erkek" olmak üzere iki farklı cins olduğumuzu, daha da önemlisi bir dişi olduğumu hatırlayıp ne zamandır unuttuğum dişiliğin tadını çıkarırken er kişi geldi yanıma.
O sırada da elimde bir kavanoz var. Bunun kapağını çevirmeye çalıştım bir kez. Bir denemeyle açılmayacağı aşikar olan bu kavanozu, mağara zamanlarından kalan alışkanlıkla erkeğimin güçlü kollarına teslim ettim.

23 Mayıs 2010 Pazar

Doğmamış Çocuğa Göz Korkutma Amaçlı Mektup

Ayy, yazmayalı çok olmuş...
Tabii ki böyle başlamayacağım. Küçükken günlük tutmayı beceremediğim zamanlara ait bu cümleyi, günlüğün neticede bir defter olduğu ve mahçup olmam gereken bir canlı olmadığını idrak ettiğim gün kurmayı bıraktım.

Tembelliğimden başka, büyükçe bir derdim yok sanırım. Hatta öyle bir keyif pezevenkliğine daldım ki aysonunda götümde patlayacağını bilerek güzel yemekler yiyip konser biletleri satın alıyorum sürekli.

Bunların yanısıra sanırım yaşın da ilerlemesiyle ilgili bir durum olarak zaman zaman aydınlanmalar yaşıyorum. Aydınlanma dediysem de anca "Hayat ne garip, vapurlar falan"dan "İnsanlar ne garip, orospu çocukları falan"a geçiş yapabildim. Yine de bu geçiş arkadaşlıklarımı tartıp, yeni tanıştıklarıma karşı temkinli olmama sebep oldu.