Bugün bir baba öldü ve ben o babanın kızına zorla iki satır söz söyleyebildim. Sonra tuvalete gittim; ağladım.
İşyeri tuvaletinde ilk ağlayışım değildi ama bana en çok koyanıydı.
Saatler geçti. Sıkıntım başıma vurdu, belki de nefes almayı unutuyordum ya da sadece çenemi gevşetmem gerekiyordu.
Hani hal bu ya, her şey üst üste gelir ya... Bir şiir çıktı karşıma. (Zaten hep böyle zamanlarda çıkar o şiir karşıma.) Ne zaman bir ayrılık olsa bitiverir: Ayrılık sevdaya dahil.
Dedim ki madem ayrılık da sevdaya dahil; madem mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan; madem onu çok arıyorum, anlatayım ben bunu.
Yazdım, sadece durumu yazdım çünkü fazlasına halim yoktu.
Gelen cevapla hatırladım ki insanlar biri öldüğünde önce yaşı ile ilgileniyor.
Halbuki ben daha çok ölmesiyle ilgilenmiştim.
Bugün bir baba öldü; üzüldüm.
Bir adamın bir zamanlar yazdığı bir şiiri okudum; üzüldüm.
Ölüm haberi verdiğimde ölenin yaşı soruldu; üzüldüm.
Bugün ben daha birçok şeye üzüldüm.
Hepsini topladım yine de o kızın üzüntüsü yanında ufacık kaldı.
Sonra o zamana kadar üzüldüğüm ne varsa hepsinden utandım; utancıma üzüldüm.
01022020 -- coming soon
-
Yalnızlıkta 11. yılımı bitirirken o kadar huzurluyum ki! Sanırım ilk kez
bir yıldönümünde bu kadar keyifliyim, o yüzden bunu yazmam lazımdı. Kendime
acı...
5 yıl önce