14 Şubat 2013 Perşembe

Tekerrür-Tefekkür

Yaklaşık altı sene önceydi; kapı zilini sökmek istemiştim.
Zilin her çalışında kulaklarım "Ne zaman kapım çalsa sen geldin sanıyorum"* diye çınlıyordu.
Yerimden kıpırdamıyordum.
Meydan okuyordum: Gelen sen değilsen, kapıya bakan da ben olmayacağım.
Sonra bir gece o kapı yine çaldı, kulaklarım yine çınladı.
Şanlı direnişimi bir kenara bırakıp kapıya gittim.
İnatlaşmamız bitmişti: O gelmişti; ben kapıyı açmıştım.

***

Eve geldim.
Sucuyu aradım; cevap vermedi.
Seni aradım: "Evde su yok."
Duşa girdim; zil çaldı.
Kafamda bir "Acaba?" bitiverdi; ben yine zili sökmek istedim.
Ben en çok, "Acaba?"yı düşündüren salaklığıma üzüldüm.
Olanları sana anlattım; salaklığıma daha da çok üzüldüm.
Olmaz ya hani... Diyelim ki dağa taşa çıksaydım; sana değil onlara anlatsaydım.
En azından sesim yankılanırdı da karşılığında bir ses duyardım.

Sesim boşlukta yitip gitti.


* Erkin Koray'ın Yağmur'undan bir dize.

Hiç yorum yok: