Pıtır pıtır kıçımın dibinde dolanan, etrafı dağıtan ve eşyaları karıştıran bu üst düzey cazgır, birkaç ay önce en pis davranışı gaz çıkarmak ve altına sıçmak olan bebe olamazdı.
Vaziyet bu olunca yıllar süren bir duraklama dönemine girdi ilişkimiz. O, beni delirtti; ben de tekme-tokat dalamadığım için psikolojisinde tahribata yönelik bazı hoş olmayan davranışlarda bulundum.
Bunlar arasında en basiti karşısına geçip sadece "gıdı gıdı" diyerek sinirini bozup gıdıklanma hissi yaratmamdı. İki büklüm halde kahkahalar atan kardeşimden iki metre uzakta oturduğumu gören anneciğimin ne yaptığıma dair bir fikri olmadan sadece "Yapmasana kızım" diyebilmesi, durumu benim için oldukça cazip kılıyordu. Belki zamanında bu yeteneğimin üstüne gitseydim "mindtrick"te ustalaşabilirdim, hatta "May the force be with me". Kimbilir?
Tabii her zaman bu kadar masum değildim.
"Abla, korkuyorum. N'olur katil bebeği izlemeyelim." demesine rağmen Chucky'i izlettirip sonrasındaki bir-iki hafta boyunca beni her sinirlendirişinde "Sana katil bebekten alırım bak!" diye ağlatana kadar tehdit ederdim.
Arkadaşım geldiğinde, kovulmasına rağmen odamdan gitmeyince yüzüne dik dik bakıp gülmeye başlayarak zaten iki gram olan aklını kaçırmasına sebebiyet vermem de pek hoş değildi kabul ediyorum ama annemle yaşadıkları:
- Anneaağğğ! Ablam bana gülüyor.
- Sen de ona gül.
diyaloğu bambaşka bir tecrübeydi. Hatta sonrasında kardeşimin karşıma geçip annemden aldığı taktiği uygulaması, benim daha da çok gülmem, sinirinin daha da bozulması, anneme daha da çok ağlayarak gitmesi:
- Anneaağğğ! Daha çok gülüyor.
- Sen de çok gül o zaman. Jane! Sen de "şöyle" yapmasana kardeşine! ("şöyle"nin ne olduğuna dair en ufak bir fikri yok.)
Evet, arkadaşlarım "Çocuğu manyak edeceksin, yapma." dedi birçok kez. Amma velakin "Jane bu, durur mu?", durmadım.
Bir aralar kardeş iyice dizginlenemez bir hal almıştı. Ertesi gün okuldan arkadaşım gelecekti, anneme söylerken bunu duyan kardeşimin gözlerinin alev alev nasıl parladığı görseydiniz emin olun o gözleri oymaya korkardınız eliniz yanacak diye.
Çocuk, bariz bir biçimde itliğinden yanımızda duruyordu; sevgi-merak değildi bu. İyice delirdim, peşimden pıtır pıtır odama gelmesini fırsat bilip başladım:
- Ya geçen gün çöpte ölü bir çocuk bulmuşlar, duydun mu?
+ (Gözler merakla büyür) Nerede? Hangi çöpte?!
- Aaa sen duymadın mı? Yuhhh! Sokakta arkadaşların da mı söylemedi? Herkes konuşuyor bunu.
+ Yooook, duymadım ki ben.
- Off neyse işte, parkın altındaki sitenin o tarafta bulmuşlar işte. Tuğçe Abla var ya yarın gelecek olan, onların sitesinin o tarafta. Tuğçe, çocukları pek sevmez de... Çocuğun biri kızdırmış bunu, dibinden ayrılmamış. Bu da öldürüp çöpe atmış. Şey diyecektim ben de... Hani bunu bil de yarın fazla sıkma kızı.
+ He. Hebe. Heb.
Ertesi gün zafer benimdi. Tuğçe gelince kardeşim uzaktan bir bakıp merakını dindirdikten sonra ayaklarını kabaetlerine vura vura kaçtı.
Bir de benim hatırlamadığım ama arkadaşımın anlattığı bir olay var ki hatırlamıyor oluşum bile ne kadar delirmiş olduğumu gösteriyor.
Balkondaymışız, kardeşim yine puştlukta sınır tanımamış, ben de arkadaşıma dönüp:
"Ya ne de olsa kardeşim, kanbağı var. O kadarına içim el vermiyor. Sen at aşağı, ben suçu üstüme alacağım. Söz."
Bunu o kadar sakin ve ciddi söylemişim ki arkadaşım ufaktan bir salmış.
Belki birçoğunuza çok zalimce geldi bu yaptıklarım, zamanında "Ya, sen bir sevemedin şu çocuğu." diyenler de çok oldu. Kimseye anlatamadım derdimin büyüklüğünü. Uzun bir süre kardeşimi gereksiz gördüm, olmasa "Neden yok?" demezdim.
Ne oyun arkadaşı oldu ne de sırdaş. Yıllarca ayağıma dolandı. Ancak son bir yıldır -şükürler olsun sonunda büyüdü!- bir şeyler ifade etmeye başladı.
Onun açısından da durum benzer, sadece "Abla hayranlığı" vardı onda bana biraz bağlanmasını sağlayan yoksa yedi yıl sonunda anca anca telefonda biraz olsun konuşabilmemizin tek sebebi ben olamam. Artık beraber bir şeyler yapabiliyoruz. Artık benim söylediklerimi anlıyor ve saçmasapan davranıp beni kızdırmamaya gayret ediyor.
Biliyorum yine de ikna olmayanlar var aranızda. O yüzden, son olarak şunu da anlatıp gidiyorum:
Geçenlerde kardeşim geldi 3-4 günlüğüne. Bir akşam ben, kardeş ve delimezar rakıya oturduk.
Bir ara delimezar -heyecan aradığından olsa gerek- bana "Kardeşini babana ispiyonlar mısın?" diye sordu.
"Hayır" cevabını alınca da yaşının verdiği heyecan anlayışının gereği olarak konuyu deşmek istedi.
"Neden ispiyonlamazsın? O da gider senin yediğin haltları babana anlatır diye mi?" dedi keh keh gülüp kıps diye gözünü kırparak.
Bu ihtimalin aklıma bile gelmediğini söyleyince de omzuyla dürtmek, eliyle ittirmek gibi çeşitli coşkun davranışlar sergileyerek "Hadi len hadiiiii..." diyerek güldü.
Baktı benden iş çıkmıyor, kardeşe sardı bu sefer:
"Ablan seni babana şikayet etse naparsın?"
Aslan kardeşim:
"Ablam beni babama şikayet ederse önce bir oturur düşünürüm ben bu kadar kötü ne yapmış olabilirim diye. Ablam bu noktaya geldiğine göre demek ki ben yapılmaması gereken bir şey yapmışım der kendime bakarım."
Ne olursa olsun, sırf bu yüzden bile artık kardeşimle gurur duyabilirim.
8 yorum:
!!!
aman tanrım :((
peki ilişkinizin böyle olması içinde dayanılmaz bi huzursuzluk ve suçluluk duygusu uyandırmıyor mu :(
[kardeşiyle kedi -köpek gibi kavga eden bi abla olarak souyorum bunu. Ve hep üzülen pişman olan ama yıllardır bi türlü hiç bişeyi düzeltemeyen :((( ]
ama hep üzülen :(( onu da üzen bi abla :((
olmuş :D
kıps!*
*evet yazdın yazdın bende kalan "kıps" : p
yok aslında karşıma geçip gıdı gıdı yapsan vereceğim tepkileri verdim, hayatının aşkına yazıdan "pasajlar" okudum, seda sayan kahkahaları attım.
... ama kıps! KIPS!
*2 annem de bana o "gıdı gıdı"yı yapıyor, bilirsin yapar.. öyle kabul ettik onu.. 67 yaşındasın bi ağır ol demiyoruz. da i-toon senin haline gülüyor olamaz di mi, ben annemin o sıradaki surat ifadesini görünce toparlanamyorum!
hiç üzülmedim bu duruma.
beş yaşına kadar dışarı çıkıp oynayabileceğim bir yer yoktu oturduğumuz yerde. kreş dışında oyun oynayabileceğim arkadaşım da yoktu haliyle. o zamanlar çok yalvardım kardeş için, oyun arkadaşı istiyordum. fakat ailem benim büyümemi bekledi ikinci çocuk için, annem de çalıştığından başa çıkamazlardı. kardeşim oyun çağına geldiğinde de ben çoktan büyümüştüm. üstelik kardeşim -bana oranla- cazgır, şımarık, söz dinlemez ve yapışkan olunca gözümde sevimli küçük bir yaratık da olamadı. aynı evde yaşamaya mecburduk sadece =) ama dedim ya son bir yıldır olaylar çok değişti çünkü artık 17 yaşında, artık beni dinliyor da anlıyor da. hatta artık evde sözünü en ciddiye aldığı insan benim. ayrıca hemen hemen aynı bedeniz ve kıyafet paylaşabiliyoruz :P insan daha ne ister! =))
belki sizin de ilişkiniz düzelir zamanla. mesele ortak payda bulmakta. eğer böyle sürerse de dert etmeye gerek yok bence. kardeş seçtiğimiz bir şey değil. sırf aynı karından çıkıldı diye iyi geçinilmesi gerekliliğine inanmıyorum ben; nasıl ki her tanıştığımız insanla iyi arkadaş olamıyorsak...
üzülme bence, zorlama da. olduğu kadar diyip kabullenmek lazım. off bir de çok konuştum yine =)
@wimparella çok teşekkür ederim =))
@Ruby Edwards hayatımın aşkına beni daha fazla rezil etmeseydin, ben yeterince rezil ettim zaten kendimi 15 yıldır =)
annenle de zevklerimiz uyuştuğu için şaşırmadım pek *kıps*
ama bir düşün o halini "hele gari" der gibi kıpsladığını. ahahalsdkhads
benim iki abim var, aramızda da epey yaş farkı var, tekne kazıntısıyım ben anlayacağınız. ufaklığım da bana ve o zamanki kedilerime yapılan çeşitli abi eziyetleri ile geçti:))) şimdi gülüyoruz ama hepsine, ve ben büyüyünce, okulu bitirip çalışmaya başlayınca çok daha fazla yakınlaştık, artık ne tartışma ne birşey, gül gibiyiz valla.
işler çok değişiyor valla =) benim öz abim olmasa da kuzenimle de benzer durumum oldu. eskiden yanında durmamı istemezdi, şimdi ne zaman döneceksin istanbul'dan diye sıkıştırıyor beni. =))
Yorum Gönder