Ayy, yazmayalı çok olmuş...
Tabii ki böyle başlamayacağım. Küçükken günlük tutmayı beceremediğim zamanlara ait bu cümleyi, günlüğün neticede bir defter olduğu ve mahçup olmam gereken bir canlı olmadığını idrak ettiğim gün kurmayı bıraktım.
Tembelliğimden başka, büyükçe bir derdim yok sanırım. Hatta öyle bir keyif pezevenkliğine daldım ki aysonunda götümde patlayacağını bilerek güzel yemekler yiyip konser biletleri satın alıyorum sürekli.
Bunların yanısıra sanırım yaşın da ilerlemesiyle ilgili bir durum olarak zaman zaman aydınlanmalar yaşıyorum. Aydınlanma dediysem de anca "Hayat ne garip, vapurlar falan"dan "İnsanlar ne garip, orospu çocukları falan"a geçiş yapabildim. Yine de bu geçiş arkadaşlıklarımı tartıp, yeni tanıştıklarıma karşı temkinli olmama sebep oldu.
Okulda da bu temkinli havayı sürdürüp insanlarla ilişkimi temel düzeyde tutmaya çalışırken bir kız musallat oldu. Lezbiyen falan değil, sadece istemeyeceğim kadar arkadaş canlısı.
Öncelerde bu kızın az biraz salak olduğunu düşündüm. Üzerinde öyle bir saflık varmış gibi geldi bana. Saflığı derdim değil de kısa sürede enseye tokat kıvamına gelmek istemesi sırtımdaki tüyleri kabartmama neden oldu. Bir yandan çıkar dünyası, not falan lazım olursa diye tamamen uzaklaşamıyorum. Öbür yandan mesaj atıyor zırt pırt dışarı çıkalım falan diye.
Arada bir şeyi anlamadığında "Ben aptal mıyım?" diye söyleniyor, cevap verememenin acısı bir yandan derken internet aleminin sultanı facebook girdi devreye. O fotoğraflar ne öyle!?
Hani kafasını eğip banyo aynası karşısında poz verse bu kadar rahatsız olmazdım.
Almış dizüstü bilgisayarını, onun kamerasıyla kendini çekmiş ama pozlar serpil çakmaklı döneminden kalma. Bir de bilgisayar kamerasının kalitesizliğini düşünün ki evlerden ırak...
Artık Allah'a havale ederekten geçtim bu profil inceleme kısmını.
Bu arada mesajlar sürüyor, bu sefer de iş başvurusu için. Önce benim yerime başvur diye tutturdu, ben de sayfalarca form doldurulduğunu ve bunu benden istemesi için ruh hastası olması gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Fakat çilem dolmamış ki bu defa başvurular açılmış mı diye kontrol etmemi istedi.
Yaparım dert değil, tıklayacağımız iki link nihayetinde ama mesajına cevap alamayınca 2 saat içinde 5 tane daha mesaj yollaması düşündürücü. Ulan cevap vermem senin ne kadar çok mesaj yolladığına mı bağlı? Belki telefonu unuttum bir yerde ya da renkli bir seks hayatım ve taocu sevişme tekniklerini bilen bir sevgilim var... Gerçekçi olmak gerekirse de belki cevap vermek istemiyorum.
Neyse bu dönem de atlatıldı. Azalarak bitti işkencem. Sonra bir gün facebook aleminden bir uyarı ile yeni eklediği fotoğrafları gördüm.
İkircikli öntanımımı yapayım: Tutucu biri değilim. Tabii sonrasında bir "amaaa" var ki o da şöyle: Bu karı açmış gömleğin düğmelerini göbeğine kadar içinde güzel bir sütyen ve illa ki bilgisayarın dandik kamerası, Serpil Çakmaklı'dan 90'ların Hülya Avşar pozlarına geçiş yapmış. Zaten derste fotoğrafımı çekin diye fotoğrafçılara mail atıp yalandan bir sürü siteye üye olarak vakit geçiren biri için bu pozlar şaşırtıcı değil de yurdum abazasının fink attığı bir yerde bu fotoğrafları paylaşmak nedir bilemedim. Sonradan da gördüm ki standlara hostes sağlayan bir ajansa üye olmuş, kırmızı kadife perde önünde sırtı tamamen açık -diğer bir deyiş ile üstsüz- poz vermiş.
Ben zaten "şöhret olma yolunda kandırılmasına ramak kalmış saf kız" olarak görüyordum kendisini, şimdi ise merakım iyice arttı.
Sanırım sırf bu merakın bokuna ve ilerde kızım olursa "bak benim bir arkadaşım vardı orospu oldu" temalı ibret hikayeleri anlatabilmek için bu hatunu arada aramaya devam edeceğim.
Olmazsa da Stv'nin ibret hikayeli programlarını kaydedeceğim ilerde lazım olur diye.
Doğmamış çocuğa don biçmek benimkisi ama yine de kızın var mı derdin var derim direkt çuvaldızı kendime batırarak.
Mike Stilkey'nin Kitaptan Heykelleri
-
Sanatçının blogda daha önce yayınlanmış çalışmalarını görmek için buraya,
web sitesini ziyaret etmek için buraya tıklayın.
Devamı »
1 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder