18 Ekim 2014 Cumartesi

Sır

Bazen bi' şeyleri çok özlüyorum.
Neyi özlediğimi söylesem...
Cık!
Keşke ağzımdan/elimden çıkanı hiçbir şeye yormadan anlayacağını bilsem fakat mümkün değil.
İşte, en azından bunu anlayacak kadar biliyorum seni.
Hepimize geçmiş olsun.

23 Temmuz 2013 Salı

Ben Şok!

Bugün bir gelinlikçiden randevu aldım.
Bana bir ay önce, bir gelinlikçiden randevu alacağımı söyleseydiniz yüzünüze bol tükürüklüsünden bir kahkaha atardım.
Hoş; sonunu getirebileceğim(iz)den henüz emin değilim.
Yine de, "kimseyle olmaz-olamaz" dediğim şu hayatta birine bakıp "işte bu adamla olur!" diyebilmek umut veriyor.
Demek dünyada benim gibiler için bile hala umut var.
Boşverin! Karamsarlığım da bana kalsın.

* Eğer kendinize güveniyorsanız "Ben Şok!" için tıklayınız: http://www.youtube.com/watch?v=GD7WtlVDlGU


24 Mayıs 2013 Cuma

Yolculuk

Ata binmeyi öğrenmem lazım.
O güzel atlara binip o iyi insanların peşinden gitmem lazım.

29 Nisan 2013 Pazartesi

Masal

Öksüz kalmış iki kardeş gibiyiz; birbirimizden başka kimsemiz yokmuş gibi.

Olanlar bitenler sonunda birbirimize güvenemez olmuşuz ama yanında olmak söz konusu olunca da en çok birbirimize güvenmişiz.
En çok birbirimizi kırmışız ama en çok da birbirimiz için kalp kırmışız.
Güzel günleri zehir edecek kadar bilenmişiz ama bütün o kavganın içinde, hasta yatağının başında yine biz bekleyip kovalamışız kabusları.

Hepsinin de ötesinde, sesimiz hiç karşılıksız kalmamış.

"Bitti" diyeli çok olmuş bir hikaye bu.
Bittiğinden beri bir masalı zamansız yaşıyoruz:
Bir varmışız, bir yokmuşuz.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Cumartesi Gecesi Ateşi

18 yaşındaydım; pavyondaydım; ortaya üç katlı, alevli, karışık  bir meyve tabağı geldi. Şarkıcı ise istek yaptığımız Kum Gibi'yi söylüyordu.

Hani bazen bir yere gidersiniz veya götürülürsünüz de "Benim burada ne işim var?" diye çın çın çınlar ya kulaklarınız; işte bu bana oldukça sık oluyor.
Arkadaş hatrı var diye sorgulamadan kabul ettiğim davetler benim için artık olağan. Yine de bir tanesi var ki zaman zaman on yıl öncesinden kopup geliyor ve ben yine o andaymışcasına "Benim burada ne işim var?" diye soruyorum.

Üniversitede ilk senem, hatta daha üçüncü ayım. O sıralar yurtta kalıyorum. Oda arkadaşlarım arasında halihazırda bir yıldır İstanbul'da olan, tıp fakültesinde okuyan, zehir gibi zeki, muhabbeti tatlı biri var. Kendisinin ders çalışmakla pek alakası olmadığı için aklımıza estiği an çıkıp çıkıp geziyoruz. 

16 Mart 2013 Cumartesi

Ayılana Gazoz Bayılana Limon

Buluşmak için beni arayan arkadaşıma halsiz hissettiğimi ve midemin kötü olduğunu söyledim.
O da, gelip beni olduğum yerden alıp eve götürmeyi teklif etti.
Bunu söylediğinde bulunduğum yere 20km uzaklıktaydı. Evimin ise bulunduğum yere mesafesi 25km idi.
Beni bıraktıktan sonra evine gidebilmek için ise 45km daha yol yapması gerekiyordu.
Olay, trafiği ile malum İstanbul'da geçiyordu.

*****

O'na, midemin birkaç gündür kötü olduğunu, öğleden sonraları grip olmuşum gibi bir halsizlik çöktüğünü ve üstelik başağrısıyla uyandığımı anlattım; hem de o kötü geçen birkaç gün boyunca.
Koltukta "rahat" oturamadığımı gördü. (Bazen ağrılar gözle görülür hal alır.)
Hava çok soğuktu. Kar mı yağmur mu belli olmayan yağış ve şemsiye açtırmayan rüzgar da vardı üstelik.
15 dakikalık yürüme mesafesinin işkenceye döneceği daha açık olamazdı.
Neden beni durağa kadar araba ile bırakmadığını sordum.
"Ne bileyim ben o kadar kötü olduğunu?" dedi.
İler tutar yanı olmayan daha birçok şey söyledi. (Madem hastaymışım dışarda ne işim varmış, o kadar kötü olduğumu nereden bilecekmiş, o yolu her gün yürüdüğü için ona pek şey bir şeymiş gibi gelmemişmişmiş...)

Kusura bakmayın bayım; öldürmeyen Allah öldürmüyor.


19 Şubat 2013 Salı

Bugün

Bugün bir baba öldü ve ben o babanın kızına zorla iki satır söz söyleyebildim. Sonra tuvalete gittim; ağladım.
İşyeri tuvaletinde ilk ağlayışım değildi ama bana en çok koyanıydı.
Saatler geçti. Sıkıntım başıma vurdu, belki de nefes almayı unutuyordum ya da sadece çenemi gevşetmem gerekiyordu.
Hani hal bu ya, her şey üst üste gelir ya... Bir şiir çıktı karşıma. (Zaten hep böyle zamanlarda çıkar o şiir karşıma.) Ne zaman bir ayrılık olsa bitiverir: Ayrılık sevdaya dahil.
Dedim ki madem ayrılık da sevdaya dahil; madem mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan; madem onu çok arıyorum, anlatayım ben bunu.
Yazdım, sadece durumu yazdım çünkü fazlasına halim yoktu.
Gelen cevapla hatırladım ki insanlar biri öldüğünde önce yaşı ile ilgileniyor.
Halbuki ben daha çok ölmesiyle ilgilenmiştim.

Bugün bir baba öldü; üzüldüm.
Bir adamın bir zamanlar yazdığı bir şiiri okudum; üzüldüm.
Ölüm haberi verdiğimde ölenin yaşı soruldu; üzüldüm.
Bugün ben daha birçok şeye üzüldüm.
Hepsini topladım yine de o kızın üzüntüsü yanında ufacık kaldı.
Sonra o zamana kadar üzüldüğüm ne varsa hepsinden utandım; utancıma üzüldüm.